İnternet Dolandırıcılığı Suçu Süreç ve Şikayet Dilekçesi

İnternet Dolandırıcılığı Suçu Süreç ve Şikayet Dilekçesi

HAGB kararının uygulanabilmesi için failin 2 yılın altında bir ceza almış olması ve mağdurunun mağduriyetinin giderilmiş olması gerekir. İnternet dolandırıcılığı Türk Ceza Kanununun “Onuncu Bölüm”ünde “Malvarlığına Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Dolandırıcılık suçunun işlendiği 157. Maddeye göre “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası verilir”. Kanun koyucu tarafından yapılan bu değişiklikçerçevesinde konusu kalmayan kurallara ilişkin iptal talepleri hakkında kararverilmesine yer olmadığına karar verilmesi kanaatinde olduğumdan çoğunlukgörüşüne katılmamaktayım. Anayasa Mahkemesinin KeskinKalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. Ve diğerleri kararında 5651 sayılıKanun’un 9. Maddesi, Anayasa’nın 13. Maddesi bağlamında kanunilik ilkesiyönünden değerlendirilmiştir. Bu çerçevede kuralın kamu yararının sağlanmasıamacıyla ihdas edildiği ve erişilebilir, bilinebilir ve öngörülebilir olma gibiniteliksel gereklilikleri karşılamakla hukuki belirlilik şartını sağladığısonucuna varılmıştır. Anayasal gereklereuymadan kabul edilen ve iptal edilmesi gereken bir kuralın uygulanması halindetelafisi imkânsız zararların doğacağı açıktır. O kadar ki; iptali istenenkurallar, demokratik hukuk devletinin esasını ortadan kaldıracaktır.

Buna göremaddenin uygulanmasıyla ilgili usul ve esasları BTK belirleyecektir. Önceliklemadde öngörülen tüm düzenlemelerin Anayasaya aykırı olduğu yukarıda ayrıntılıolarak açıklanmıştır. Dolayısıyla anayasaya aykırı olan kurallarınuygulanmasına ilişkin usul ve esaslar da anayasaya aykırı olacaktır. İçerik yönetimine ilişkin düzenlemelerde kurulması gerekenmenfaat dengesinin önemini Avrupa’da yaşanan bu mevzuat gelişmeleri ortayakoymaktadır. Bu gelişmeler internete erişim, ifade özgürlüğü, haberleşmeözgürlüğü gibi temel hak ve özgürlükleri sınırlayıcı etkisi yoğun olan birdüzenlemenin etki analizi yapılmaksızın hızla kabulü sonrasında çeşitlisorunların doğabileceğinin somut örnekleridir. 2012 yılının başlarında Avrupa Komisyonu’nun adalet, temelhaklar ve vatandaşlıktan sorumlu üyesi Viviane Reding tarafından yapılanaçıklama ile gündeme gelen unutulma hakkı, özel hayatın gizliliği ve kişiselverilerin korunması hususunda dikkat çeken “yeni” bir hak olarak tartışılmış vekişisel verilerin korunması kapsamında ele alınarak günümüzde çeşitli hukukimetinlerde kendisine yer bulmuştur. Bu alanda unutulma hakkı, kişisel verilerinsilinmesini talep hakkı ve listelenmeme hakkı özelindeki ayrımlara dikkatçekmek gerekmektedir. Bu nedenle dördüncü fıkrada yer alan “içeriğin çıkarılmasıve/veya” ibaresi başta Anayasanın 2. Maddeleri olmak üzere 22, 26 ve 48.maddelerine de aykırıdır. Bütün bu hususlar dikkate alındığında kuralda öngörülen cezamiktarının ölçülü olmadığı açıktır.

Açıklanan nedenlerle kurallar,Anayasa’nın 13., 26. Açıklanan nedenlerle kurallar,Anayasa’nın 36. Bu itibarla sınırlamanın Anayasa’nın48. Maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen sınırlama sebeplerine uygun olaraköngörüldüğü, dolayısıyla anayasal olarak meşru bir amaca dayandığıanlaşılmaktadır. Buna göre ilgili adrese ulaştığı tarihten itibarenbeş günlük bir süre geçtikten sonra tebliğ yapılmış sayılacaktır. Bu kapsamda mahkemeyeerişim hakkını sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olması yeterli olmayıp yasal kurallarınkeyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilirdüzenlemeler niteliğinde olması gerekir. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. Maddesineaykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir. MADDE 3- (1) İçerik, yer ve erişim sağlayıcıları,yönetmelikle belirlenen esas ve usûller çerçevesinde tanıtıcı bilgilerinikendilerine ait internet ortamında kullanıcıların ulaşabileceği şekilde vegüncel olarak bulundurmakla yükümlüdür. Açıklanan nedenlerle kural Anayasanın 2., 5., 13\. Burada oyna ve unutulmaz deneyimler yaşa casinomhub\., 22., 26.,27., 28.

Öncelikle, verilecek içeriğin çıkarılması ve/veya erişiminengellenmesi kararlarının yukarıda açıklandığı gibi temel haklara müdahaleniteliği taşıdığı ve ulusal ve uluslararası standartlara aykırı olduğu açıktır.Bu şekilde verilen hukuka aykırı kararın uygulanması için aynı anda içerik, yerve erişim sağlayıcılara tebliğ edilmesi ve bu içeriklerin çıkarılmasınınisteneceği kuralına yer verilmiştir. Kural hem içerik, hem yer hem de erişimsağlayıcıya yükümlülük yüklediğinden öngörülemez niteliktedir. İçerik, yer veerişim sağlayıcının farklı ülkelerde ve farklı hukuk sistemlerine tabiolabileceği göz önüne alınmalıdır. Çıkarma yükümlülüğünün öncelikle kime aitolduğunun ve hangi sırayla kaldırma yükümlülüğü doğduğunun kuralda açıkçadüzenlenmemiş olması yükümlülük sahibi gerçek ve tüzel kişiler bakımındanöngörülemez bir durum doğurmaktadır. Söz konusu karar içerik sağlayıcıaçısından ifade özgürlüğü (Any. M. 26), basın özgürlüğü (m.28), haberleşmeözgürlüğü (m. 22), hatta özel hayat hakkına (m.20) müdahale teşkiledebilecektir. Bu şekilde temel haklara müdahale teşkil eden kuralın açık veöngörülebilir olması Anayasanın 13. Maddesinde öngörülen kanunla sınırlandırmailkesinin ve her hakka ilişkin ilgili maddede yer alan kanunla sınırlamailkesinin ihlali anlamı taşıyacaktır. Aynı şekilde yer ve erişim sağlayıcıaçısından teşebbüs özgürlüğüne (m. 48) yönelik müdahalenin öngörülemezliğianlamına gelmektedir. Aynı şekilde yükümlülük ihlali halinde idari para cezasıöngörüldüğünden Anayasanın 38.

Yargı yetkisi devletegemenliğinin bir sonucu olduğu için, bu yönde bir hükmün herhangi bir kanundayer almasına da gerek yoktur. Maddesinde “yargı yetkisinin Türkmilleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı” ifadesi, yargı yetkisininyer yönünden uygulanmasını değil, kimler tarafından uygulanacağınıgöstermektedir. Devlet, egemenlik ve yargı yetkisini esasen cezalandırmakyetkisiyle gösterdiği için yargı yetkisinin yer yönünden sınırları Türk CezaKanunu’nda (TCK) “Genel Hükümler” başlıklı birinci kitapta, “Kanunun UygulamaAlanı” başlıklı ikinci kısımda, 8. Ve devamı maddelerde düzenlenmiştir. Bu tanım incelendiğinde sosyal etkileşim amacına yönelik metin,görüntü, ses ve konum gibi verileri oluşturmalarına, görüntülemelerine veyapaylaşmalarına imkân sağlayan gerçek ve tüzel kişilerden söz edilmektedir.Ancak sosyal etkileşim kavramı tanımlanmadığından somut olarak hangiplatformların tanım kapsamına girdiğini tespit etmek neredeyse imkansızdır. Bumuğlaklık idareye yükümlülük sahibi kişileri belirlemede geniş bir takdiryetkisi vermekte ve yasada öngörülen yaptırımları uygulama bakımından keyfidavranma ihtimalini beraberinde getirmektedir. Örneğin, okuyucu yorumlarınaimkân veren blogların tanım kapsamına girip girmediği anlaşılmamaktadır. Aynışekilde internet haber mostbet giriş veya internet gazeteleri, internetten yayınyapan radyo ve televizyonlar gibi okuyucuların görüş açıklama ve yorumyapmasına imkân veren sitelerin açıkça istisna tutulmamış olması dolayısıylasosyal ağ sağlayıcı kavramı içine sokulması mümkün gözükmektedir.

Başka bir ifadeyle kanun, ilgili kişinin davranışlarınıbelirlemesi amacıyla, kolayca ulaşabileceği, gerektiğinde profesyonel yardımalmak suretiyle de olsa anlayabileceği, açık, net ve yeterince belirgin nitelikteolmalıdır. Ayrıca yasanın keyfi müdahalelere karşı yeterli güvenceler içermesigerekir. İptali istenen kural ile öngörülen sosyal ağ sağlayıcı tanımına bağlıolarak gerçek ve tüzel kişilerin ifade ve haberleşme özgürlüklerinin yanı sırateşebbüs özgürlüklerine de müdahale edilmesine dayanak oluşturacaktır. Ancakbelirtilen muğlaklıklar dolayısıyla söz konusu müdahalelerin kimlereuygulanacağını öngörmek mümkün değildir. Bu nedenle kural anılan temel hak veözgürlükler açısından maddi anlamda kanunilik şartını karşılamadığından,Anayasanın 13. Maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. İçeriğin çıkarılması işleminin uygulanabilmesi için 8. Maddenin(1) numaralı fıkrasında sayılan suçların işlendiğinin Başkan tarafından tespitedilmiş olması gerekli ve yeterli olacaktır.

  • Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 10., 13.
  • İnternet dolandırıcılığı hakkında detaylı bilgi ve avukatlık hizmeti almak için Kadim Hukuk ve Danışmanlık ile irtibata geçebilirsiniz.
  • Kural,muhataplarının savunma ve dava haklarını ortadan kaldırma potansiyeli taşıması nedeniylehak arama özgürlüğü ve etkili başvuru yolu hakkıyla bağdaşmamaktadır.

29 Ocak 2020 tarihinde açıklanan AvrupaKomisyonu’nun 2020 çalışma programında bulunan “Dijital çağa uygun bir Avrupa”önceliği uyarınca Digital Service Act üzerinde çalışılacağı belirtilmiştir. Bukapsamda eş zamanlı olarak AB seviyesinde E-Ticaret Yönergesi’ningüncellenmesini de içeren Digital Service Act kapsamında içerik yönetimineilişkin düzenlemelere yönelik çalışmalar devam etmektedir. Üçüncü olarak, yukarıda belirtildiği gibi 9. Maddede öngörüleniçeriğin çıkarılması ve erişimin engellenmesi tedbirlerinin hukuki niteliğikonusunda bir açıklık bulunmamaktadır. Bunun adli ya da idari bir yaptırım mıyoksa geçici nitelikte bir tedbir kararı mı olduğu açık değildir. Uygulamadabağımsız bir yaptırım gibi işlev görmekte ve erişime engellenen bir içerikilelebet engelli kalmaktadır. Devletin yargı yetkisi, esasen o devletin egemenlik alanı olanülkesinde söz konusu olabilir. Yargı yetkisinin bir diğer görünümü de devletincezalandırmak yetkisidir. Cezalandırmak yetkisi devlet egemenliğinin bir sonucuolduğu için, devlet bu yetkisini de esasen kendi egemenlik alanı olan ülkesindekullanabilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin cezalandırma yetkisinin yer bakımındansınırları hakkında Anayasa’da bir hüküm yoktur.

Bilişim sistemi, Türk Ceza Kanununun 243. Maddesinin gerekçesinde, verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tabi tutma olanağı veren manyetik sistemler olarak tanımlanmıştır. Bilişim suçları da doktrinde, bilgileri otomatik işleme tabi tutan veya verilerin nakline yarayan bir sistemde kanuna ve ahlaka aykırı veya yetki dışı gerçekleştirilen her türlü davranış, biçiminde tanımlanmıştır. Dolayısıyla 5651 sayılı Kanun’un 9. MaddesininAnayasa’nın 13. Maddesi bağlamında kanunilik şartını taşımadığına yönelikMahkememiz çoğunluk görüşüne katılmamaktayım. Bu çerçevede dava konusu kural kanunilik şartınıkarşıladığı gibi kuralın demokratik toplum düzeni bakımından gerekli olmadığıda söylenemez. Belirtilengerekçeyle kuralın Anayasa’nın 36., 40. Maddelerine aykırı düşmesinedeniyle çoğunluk kararına katılmıyorum.

Scroll to Top
Skip to content